“Sarı sendika” terimi nedir diyecek olsam siyasetle, sendikacılıkla, sivil toplumla, bilim ve yazın dünyası gibi birçok kesim bunun anlamını ve açıklamasını bilecektir.
Ben bilmeyenler için “Sarı sendika” teriminin kısa bir açıklamasını yapayım.
“Sarı sendika”, işçiden çok işverenin menfaatlerini kollayan, sermaye çevreleriyle iş birliği içinde bulunarak işçi haklarının alınmasına yönelik hareketleri engelleyen ve kısıtlayan sendikalara denilmektedir.
Diğer bir ifadeyle işverenin kendi menfaatini korumak amacıyla el altından kendi adamlarına kurdurduğu sendika olarak tanımlanabilir.
“Sarı sendika” tanımlaması ilk defa 1899 yılında Fransa'da ortaya çıkar.
1899 yılında Fransa'da bulunan bir fabrikada işçiler greve gider. İşverende grevi kırmak maksadıyla kendi denetimi altındaki başka bir sendikayı destekler. İşverenin desteklemiş olduğu sendika ise cephesi sarı boyalı bir binada bulunmaktadır. Fabrika işçileri, grevi yürüten sendikayla işverenin desteğiyle grevi kırmaya çalışan sendikayı ayırmak için, sarı renkli binadan yola çıkarak diğer sendikaya “Sarı sendika” demeye başlarlar. Bu terim daha sonra tüm dünyaya yayılır.
Şimdi sendikalar arasında bu “Sarı sendika” dediğimiz olay olurda dernekler arasında olmaz mı dersiniz?
Dernekler arasında da hak temelli mücadele verenlerin önlerini kesmek ve güçlerini zayıflatmak amacıyla gerek siyasetçiler gerekse de idareciler tarafından maddi manevi her türlü desteklerle korunup kollanan sözde derneklerde bulunmaktadır.
Sadece dernekler değil bu derneklerin bir araya gelerek oluşturdukları federasyonlar, konfederasyonlar, vakıflar ve platformlarda bulunmaktadır.
Bunlar da “Sarı dernek”, “Sarı federasyon”, “Sarı konfederasyon” ve “Sarı vakıf” diye tanımlansa yanlış olmaz…
Bu “sarılar korosu” olan dernekler, federasyonlar, konfederasyonlar, vakıflar ve platformlar genelde öyle etliye sütlüye hiç karışmazlar…
Sözde hitap ettikleri üyeleri ile kesimlerin sorunlarıyla öyle ilgileneyim, çözüm üreteyim, derman bulayım diye çırpınarak başlarını ağrıtmazlar…
Çünkü arka bahçesi oldukları ve beslendikleri siyasetçiler ya da idarecilere en ufak bir söz gitmemesi, ipin ucunun onlara dokunmaması ve onlara toz kondurmamak amacıyla genelde sorunları görmelerine rağmen görmezden gelerek etliye sütlüye karışmazlar…
Karışmazlar dediğime bakmayın aslında işlerine gelmeyen herhangi bir konu olduğunda anında balıklama atlayarak karışırlar…
Sırtlarını dayadıkları ve beslendikleri kaynaklara söz gitmesin diye sorunları yerinde tespit ederek çözüm üretilmesi amacıyla hak temelli mücadele eden gerçek sivil toplum örgütü olan dernek, federasyon, konfederasyon ve platformların dile getirdikleri eleştirilerin önünü kesmek için hiç vakit kaybetmezler ve hemen savunmaya geçerek karışırlar…
Sorunların muhatabı olan siyasetçiler ile idarecilerin ağzını açıp tek kelime etmelerine, yerlerinden kalkmalarını bırakın parmak uçlarını dahi oynatmalarına fırsat bırakmazlar…
Öyle bir dil dökerler, öyle bir savunmaya geçerler ki şaşar kalırsınız!
Sanırsınız ki bunlar yetkili, bunlar çözüm mercii, bunlar sorunun muhatabı…
Yani kraldan çok kralcı kesilirler…
Bu “sarılar korosu” dediğimiz oluşumlar her kesimden ortaya çıktığı gibi engellilerle ilgili dernekler, federasyonlar, konfederasyonlar, vakıflar ve platformlar arasında da yoğun bir şekilde ortaya çıkmaktadır…
Hak temelli savunuculuk mücadelesi edenler sorunların çözümü nedeniyle yasal hakları gasp edenleri eleştirirken “sarılar korosu” ise hemen devreye girer ve eleştirilenlerin doğru yolda olduğunu belirterek teşekkür ederler…
Teşekkür etmekle kalsalar yine iyi… Bazı durumlarda ise teşekkür etmekle yetinmeyerek birde plaket takdiminde dahi bulunurlar…
Sözün özü olarak, anlatmaya çalıştığım bu “sarılar korosu” gibi oluşumlarla engelli mücadelesinde çok karşılaştım… İşte bu nedenle engellilerin yaşamış olduğu sorunların çözümü gün geçtikçe gecikmektedir… Bir tarafta sorunların çözümü amacıyla canıyla, dişiyle maddi manevi emeğiyle mücadele ederek bedel ödeyen hak savunanlar olurken diğer tarafta ise yaşadıkları sorunu görmezden gelerek çözümsüzlükten nemalanlar olduğu sürece de bu gecikme devam eder…
Sarı sendikalar olurda ‘sarılar korosu’ olmaz mı?
Paylaş