Büyük Millet Meclisi’nde ilk kez 1 Mart 1921 tarihinde Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından okunan ve 12 Mart 1921 Cumartesi günü de tezahürlerle kabul edilen istiklalimizin mısraları kurtuluşumuzun müjdesini vermiş, millet varlığının büyüklüğünü ilan etmiştir.
İstiklal Marşımız, yazıldığı ölüm kalım devrinin olduğu kadar, Türk milletine ait ebedi unsurların da bir destanı, sönmeyecek ve eskimeyecek bir şiirsel ifadesi olarak milli vicdanlarda yer etmiştir.Merhum Akif, Türk milletinin ruhuna, benliğine ve gönlüne hitap ederek, üzeri küllenmiş iddiaları, geriye düşmüş hedefleri, bastırılmış milli arzuları alevlendirmiş ve kendisine has üslup marifetiyle harekete geçirmiştir.
Türk milletinin iman dolu varlığının, istilacıların, uçaklı, zırhlı ve ezici silahlarından daha üstün, daha kudretli ve daha tesirli olduğu merhum şairimiz tarafından dile getirilmiştir.Bu imanın zaferi, bu milli şahlanışın eşsiz duruşu en başta Çanakkale’de çeliğe ve tekniğe boyun eğmemiş, ardından da milli mücadelede her türlü mütecaviz emellere rağmen diz çökmemiştir.
Tek dişi kalmış canavarlar, insanlıklarını barut ve silah yığınağının içinde kaybetmişler, çok şükür ne yaptılarsa amaçlarına ulaşamamışlar, neyi öngördülerse başaramamışlardır.Merhum Akif, zulme direnen, zalime teslim olmayan, kanlı ellere sırf çözüm ve barış namına sırnaşmayı, dalkavukluğu aklından dahi geçirmeyen yüksek bir ahlak timsali olarak gönüllere taht kurmuştur.
İstiklal Marşı’nda millet vardır, Türklük vardır, milliyetçilik her satırındadır.Bağımsız yaşama, bağımsız kalma ve bağımsızlığa leke sürdürmeme isteği ana fikir olarak belirlenmiş, her şeyin önüne koyulmuştur.Onun dizelerinde Türk milleti merkezde, kapsayıcı ve dışa dönük milliyetçilik kılavuz değerde, Türklük ise rehber olarak ön plandadır.
Mehmet Akif Ersoy sömürgecilerden beslenmemiş, küresel planlara uyduluk yapmamış, düşmana paspaslık etmemiş, çözüm diyerek vatana göz diken uğursuzlardan hamd olsun medet ummamıştır. Çünkü Mehmet Akif Ersoy Türk olmuş, 36’yı değil biri, birliği benimsemiş, Türk kalmış ve Türk milletinin övüneceği milli bir deha olmayı her haliyle hak etmiştir. Sömürgeci niyetlerin Türk milletinin iman dolu göğsüne çarparak sönmesi, Türklüğün duvarını aşamadan durdurulması en güzel ve veciz şekilde onun dizelerinde özetlenmiştir.
Bugünde İtinayla, dikkatle, titiz bir perspektifle takip ediyoruz ki, millet ve devlet olarak yakın tarihin en ağır bunalım ve karanlık döneminden geçmekteyiz.Türkiye’nin varlığı, Türk milletinin birliği ve hayat hakları vahim şekilde tırpanlanmakta, acı verici biçimde hırpalanmaktadır.Dileğimiz odur ki, Yüce Allah bir daha bu aziz millete İstiklal Marşı yazdırmasın, bir daha kara ve karanlık günler yaşatmasın ve bir daha da bağımsızlığını tehlikeye düşürmesin.
Bu duygularla İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 99’uncu yıldönümünde merhum vatan şairimizi şükran hislerimizle anıyor, kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz.' dedi.