“TEKEL işletmeleri salgının baş sorumlusu gibi hedef haline getirildi”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in de katılımıyla CHP Genel Merkezi’nde ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulundu. Salgın döneminde ciro kaybı yaşayan ve kapatma kararlarıyla mağdur olan TEKEL esnafıyla ortak basın toplantısı gerçekleştirdi.
TÜİK’te son iki yılda beş başkan değişti ama zihniyet değişmedi
Toplantıda, TÜİK’in Şubat ayı enflasyon rakamlarına da değinen Ağbaba, “Cebimizdeki para gittikçe eriyor, enflasyon dikiş tutmuyor. Türkiye'de son 16 aydır enflasyon çift haneli. Avrupa'da yıllık enflasyon yüzde 0,2'ye düşerken Türkiye'de, TÜİK'in her türlü manipülasyonlarına rağmen, enflasyon yüzde 15,61’le yeniden zirve yaptı. İnsanlar, bir yıl önce 25 TL olan ay çiçek yağını şu an 85 TL’ye alıyor. Pazarda taneyle meyve, bardakla yağ satılıyor. Gıdada fiyat artışı ise son bir yılda yüzde 30'ları geçiyor. Bu enflasyonu Ankara’da bir teyzeye söyleseler teyze bunları terlikle kovalar. Türkiye her geçen gün yoksullaşıyor ama Erdoğan, bir kararnameyle TÜİK başkanı değiştiriyor. Dünyada İstatistik Kurumu’nun başkanının bu kadar değiştirildiği, atandığı başka bir ülke var mıdır? ‘Cumhurbaşkanlığı sisteminde istikrar olacak’ dediler; atadıkları adamlar yılı dolmadan görevden alındı. Son 2 yılda 5 başkan değişti. Başkanları görevden alarak ekonomiyi düzelteceklerini sanıyorlar. Enflasyondan TÜİK değil; sen sorumlusun Erdoğan. Türkiye’de enflasyonu doğru şekilde ölçecek, halka duyuracak bir kurum kalmamıştır.”
Eyyy Sağlık Bakanı salgını kontrol altına almak istiyorsan Erdoğan’ı Saray’da tut!
Korona salgının AKP kongreleriyle yayıldığını ifade eden CHP’li Ağbaba, “Sağlık Bakanlığının resmi verilerine göre Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Tokat, Osmaniye, Balıkesir, Aksaray, Konya hepsi kırmızı yani çok yüksek riskli bölgeler oldu. Ordu 1. sırada, Giresun 2. sırada, Trabzon 3. sırada ve hepsinin ortak özelliği son günlerde AKP kongrelerinin yapılmış olması. Erdoğan nereye giderse virüs de oraya gidiyor. Esnaf bu şehirlerde kepenk açamayacak. Kazanan AKP oluyor, kaybeden halk, esnaf, öğrenciler oluyor. Sağlık Bakanına buradan çağrı yapıyorum. Eğer salgını kontrol altına almak istiyorsan Erdoğan’ı Saray’da tut” dedi.
Normalleşme adımları sonucunda kitlesel işsizlik yaşanabilir!
“Esnaflar, yeni normalleşme süreciyle, illerin risk durumuna göre açıklanan adımlardan umduğunu bulamadı. Biz, CHP olarak, tedbirler doğrultusunda mekanların açılması gerektiğini ifade ettik. Hiçbir mekân ayrımı olmaksızın tüm işletmelerin, ilk aşamada en azından sokağa çıkma yasağının başladığı saat 21.00'e kadar açık olmalarını talep etmiştik. Ancak normalleşme adımlarıyla bar esnafı ve çalışanları ile müzisyenlerin yine ötekileştirildiğini, dışlandığını görüyoruz. Bir hafta sonra barlar ve meyhaneler yaklaşık bir yılını dolduracak. Kafe ve bar çalışanı olarak uzun süredir işsiz. Bu sektörde çalışan binlerce insan bir sene boyunca ne yer ne içer bunun hala daha bir cevabı yok. Türkiye'de kısıtlamaların başlamasından beri, bu mekanlar hiç iş yapamadı, tek kuruş kazanamadı. Özellikle İstanbul gibi Ankara gibi büyükşehirlerde kafe ve bar çalışanları, yaklaşık bir yıldır mağdur. Şimdi “düşük kapasite” açılma nedeniyle insanlar ya daha az süre çalışacak ya da daha az insan çalışacak. Bu da bir süre sonra kitlesel bir işsizlik demek. Ayrıca nakdi ücret ve kısa çalışma ödeneği de önümüzdeki ay kesilecek. Bu mekânlar açılmayacaksa buralara acilen maddi destekler sunulmalı, çalışanlara ödenekler yıl sonuna kadar uzatılmalıdır.”
TEKEL işletmeleri salgının baş sorumlusu gibi hedef haline getirildi
TEKEL esnafının salgında hedef haline getirildiğini belirten Ağbaba, toplantıda şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin bel kemiği, Türkiye’nin en önemli vergi kaynağı, TEKEL ürünleri satıcısı TEKEL bayilerimizle bir aradayız. TEKEL bayilerimiz, sadece TEKEL ürünleri, alkol veya sigara satmıyor. Ekmekten süt ve peynire, bebek bezinden atıştırmak yiyeceklere kuruyemişe kadar birçok ürün satıyorlar. Salgın sürecinde diğer esnaflarımız gibi onlar da mağdur oldu. Günübirlik belirsiz kararlarla ciro kayıpları yaşadılar. Yalnız bırakıldılar, tehdit mektupları aldılar, dükkânları aç-kapat yapa yapa oyuncağa çevrildiler. Yasakçı zihniyetin, siyasi tutuculuğun kurbanı edildiler. Türkiye’de 155 bin TEKEL esnafı bugüne kadar vergisini verdi, kirasını ve faturalarını ödedi. Ama karşılığında tek bir kuruş destek görmediği gibi, bir de hedef haline getirildi. Neredeyse salgının baş sorumlusu gibi gösterildi.”
TEKEL ürünü satanlar sistematik bir saldırının hedefi halindeler!
“TEKEL esnafının sıkıntısı sadece salgınla ilgili de değil. TEKEL esnafı salgından çok önce yıllardır sistematik bir saldırının hedefi halindeler. Önce TEKEL ürünü satışı akşam 22’den sonra yasaklandı. Sonra sürekli cezalar artırıldı ve yasağa uymayan bayilere astronomik cezalar kesilmeye başladı. Yasağa uymadı diye binlerce TEKEL esnafına 320 bin TL’ye kadar idari para cezası uygulandı. Birçok TEKEL bayisi yüksek cezalar nedeniyle kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Yetmedi, geçtiğimiz Ekim ayında, dünyada emsali olmayan bir yasayla, TEKEL satışına aykırı eden esnafların ruhsatını dahi iptal eden kanun geçti. Salgınla birlikte virüsün yayılması bahane edilerek TEKEL bayilerinin satışı akşam 8’e çekildi. Daha sonra ansızın TEKEL ürün satışı hukuka ve yasalara aykırı bir genelgeyle Valilik ve polislerce engellendi. Bu süreçte kendini bilmez selefi tipler, mektupları yazarak, bayilerde tebliğlerde bulunarak TEKEL bayilerini tehdit ettiler.”
TEKEL satış yasağı yaşam tarzına yönelik bir saldırıdır!
“Zincir marketler satış yapabilirken TEKEL ürünü satan bayilerin, büfelerin kapatılmasını da ilk biz gündeme getirdik. Bu itirazımızın hemen ardından daha da kötü bir karara imza atılarak zincir marketler de dahil olmak üzere tüm firmalara alkol satış yasağı getirildi. Saat 17’den sonra alkol satışının yasaklanmasını koronaya bahane edenler, lebalep kongreler düzenlediler, üye kayıt mitingleri yaptılar, on binlerce insanı etkinliklerde topladılar. Bir tarafta salgın bahanesiyle TEKEL bayileri tasfiye edildi, diğer yandan Lale Devri Sarayında yaşayanlar fasıllar yaparak mitingler ve konserler vererek halk sağlığıyla dalga geçti. Salgınla birlikte alkol ve tütün ürünü kullanan yurttaşlarımıza yönelik yoğun bir kampanya başlatıldı. Bir yaşam tarzına yönelik saldırılar arttı.”
Devlet alkol bağımlısı olmuş, alkol sayesinde yaşıyor.
“TEKEL ürünleri vergi gelirlerinin yüzde 12,3'ünü oluşturuyor. Bütçemiz bağımlı, devletimiz alkol masasından yönetiliyor. 2002’de 70’lik rakının fiyatı 8 TL civarındayken 19 yılda fiyat yüzde 2 bin artışla 175 liraya fırladı. Alkol oranı yüzde 45 olan 70’lik rakının yüzde 287’si vergilerden oluşuyor. Devlet adeta alkolle yaşıyor. Alkol tüketimi son bir yılda 19 milyon 981 bin litre azalışla rekor kırdı. 2011 yılında iç piyasaya arz edilen toplam rakı miktarı 48 milyon 810 bin litreyken arada geçen 10 yılda bu miktar yüzde 62’lik düşüşle 30 milyon 103 bin litreye geriledi. Ama tüketim azalmadı. İktidar alkolizmle değil, alkol alanlarla mücadele ediyor. Bunun acısını en çok TEKEL esnafı çekiyor.”
TEKEL yasakları sahte içki tüketimini artırıyor.
“TEKEL’e yönelik yasaklar, sahte içki tüketimini de artırıyor. Ocak ayında sahte içki raporumuzu kamuoyuyla paylaştık. 2021 yılında basına yansıdığı kadarıyla 10 yurttaşımız sahte içkiden hayatını kaybetti. Kalıcı sağlık sorunu yaşayan, görme yetisini kaybeden onlarca insan var. Bir yandan vergiler, bir yandan yasaklar, insanları sahte içkiye yönlendiriyor. Türkiye’de ‘sahte içki’ sorunun olmasının tek nedeni AKP’nin haksızlık yapan, baskıcı ve yasakçı tutumudur. TEKEL bayileri, salgın sürecindeki anlık tedbirler nedeniyle cirosunun yarısından fazlasını kaybetti. TEKEL ürünleri satışı daha çok akşam yapıldığı için, akşam yasağı bu insanların gelirlerini kesti. Bu süreçte kirasını, vergilerini ve faturasını ödeyemedi. Varsa çalışanının sigortasını ödeyemedi. Salgının yayılmasının nedeni TEKEL esnafı değildir. Virüsü saat 5’ten sonra TEKEL dükkanları değil; ‘işine geleni yasal, işine gelmediğini yasak’ gören anlayıştır. TEKEL’e yönelik yasakçı tutumla iktidar yaşam tarzına müdahale etmektedir.”
Üç Harfli zincir marketler TEKEL esnafını da mağdur ediyor
“TEKEL esnafının tek mağduriyeti yasaklar değil; zincir marketler karşısında da eziliyorlar. Tüm ürünleri satan zincir marketlerin 70’ten fazla meslek kolu üzerinde haksız rekabet oluşturuyor. Kasap, manav, kırtasiyeci, mobilyacı, ayakkabıcı, çiçekçi, tekstilci, hırdavatçı, zücaciye, zincir marketler yüzünden iş yapamıyor. Üç Harfli Zincir Marketlerle ilgili raporumuzda ‘Zincir marketlerin sattığı binlerce ürün çeşidi azaltılsın’ dedik. Türkiye Esnaf ve Sanatkâr Konfederasyonu da dahil olmak üzere, birçok esnaf odası da bu konuda, zincir marketlerde tütün mamulleri, alkollü içki gibi ürünlerin satışına kısıtlama gelmesine yönelik bir talebi var. Zincir marketler raporumuzda belirttiğimiz gibi, üç harfli marketlere ilişkin alınacak her kararın esnaf odalarına danışılarak alınması gerektiğini savunuyoruz.”
TEKEL esnafının sorunu için çözüm önerilerimiz!
“CHP olarak sadece sorunları değil, çözümleri de anlatıyoruz.
TEKEL bayilerine yönelik haksız, adaletsiz, maksatlı ve taraflı tutumdan vazgeçilmelidir.
TEKEL bayilerine yönelik süre kısıtlaması esnetilmelidir.
Hafta sonu alkol satış yasağı kaldırılmalıdır.
Salgın gibi içki tüketimiyle doğrudan ilgisi olmayan gerekçelerle TEKEL bayileri ve büfeler keyfi olarak kapatılmamalıdır.
Alkolden alınan vergiler makul bir seviyeye çekilmeli; alkol üreten ve tüketenler “vergi kaynağı” olarak görülmemelidir.
TEKEL bayilerine yönelik orantısız cezalar makul seviyeye çekilmeli ve pandemide büyük cezalar yazılan esnaflara bir sefere mahsus af getirilmelidir.
15 bine yakın ürün çeşidiyle, 70’e yakın meslek grubunun işini yapıp haksız kazanç sağlayan zincir marketlere ilişkin acilen bir düzenleme yapılmalıdır.
Sahte içkiye yönelik denetimler artırılmalı ve sahte içki tüketiminin artışına ilişkin Meclis’te bir komisyon kurulmalıdır. Bu konuya ilişkin CHP olarak bir araştırma önergemiz de bulunmaktadır.
Devlet alkolizmle mücadeleyi alkol tüketenlere karşı yapmamalıdır.
En önemlisi alkol tüketimine ilişkin ideolojik ve kutuplaştırıcı söylemlerden vazgeçilmeli ve içki tüketiminin bir yaşam tercihi olduğu unutulmamalıdır.”