Bir Malatya Masalı

Bir varmış bir yokmuş
              Evvel zaman içinde
              Kalbur saman içinde
              Deve tellal iken, pire berber iken
              Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken,   
              Saltoğlu, Tahtalı, Belediye, Hacı Hüseyin, Yıldız hamamlarının gazan gapısında ter atıp, dinlenirken “patates öfelemesi ve zehir gibi acı çiğ köfteler yiyip, üstüne de bol asitli, otuz iki dişe keman çaldıran buz gibi Demir Gazozunu bir dikişte bitiren, hamamda sıraya dizilen hizmetlilere bol bol bahşiş bırakan beg gönüllü insanların yaşadığı bir şehir varmış.
            Bu şehrin insanları ne yaparsanız yapın, köprü, yaprak ve toprak diyemez, bunların yerine; “körpü, yarpağh ve torpağh” derlermiş.
            Bu şehrin eli öpülesi anaları, çocuklarını hastalığı ne olursa olsun, “tere yağıynan bekmezi gızdır iç bir şeyin galmaz” düsturuyla tedavi eder “yüzün güle, yüzün ağ ola, ömrün uzun ola, gadan baa gele”, diyerek işlerine uğurlarlarmış.      
           Bu şehrin güzel insanları, kuyruk sokumuna “pıstik”, çiviye “mıh”, dereotuna “samut”, naneye “anuğh”, asmaya “ariş “, asma yaprağına “tevek”, havuca “pirçekli”, mısıra “gilgil”, hindiye “culuğh”, hizmetçiye “totaba”, merdivene “ayağhcağh”derlermiş.


              Bu şehrin çocukları, hastalıklı beyinlerin ürettiği, uzun süre izlendiğinde insan psikolojisini bozduğu kesinleşen televizyon dizileri yerine çocuk hayal dünyasını geliştiren masallar dinleyerek, kesmece, bastığh, gara üzüm, Besni üzümüyle karıştırılmış leblebi, ceviz, tut gurusu, elma gağhı, armut gağhı gibi tamamen organik çerezler yiyerek, ıhlamurlar, şerbetler içerek gerek bedensel gerekse ruhen sağlıklı bireyler olarak yetişirlermiş.       
            Bu ruhen ve bedenen sağlıklı yetişen çocuklar, zamane çocukları gibi evde, bilgisayar başında bağımlı kalmaz, gerektiği zaman mahallelerinde arkadaşlarıyla, sülü deynek, develeme, yakan top, hombek, Adıyaman hombegi, uzun eşşek!, köşe kapmaca, gaggılama, golum kıssa, beş taş, hollik, körebe, bilya yani bilye veya misket, saklambaç, yakalamacılık, hayfene kurma, ayak yere basmaz hop cambaz, ip atlama, çizgiye gazoz kapağı atma, istop, ortada sıçan, minyatür kale futbol maçı ve voleybol oynayarak, derelerde çimerek büyürlermiş. 
            Bu şehirde, “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” diyen tertemiz, vatansever, gençler yetişir ve bu gençleri yetiştiren birbirini seven ve saygı gösteren edep timsali, adam gibi ebeveynler yaşarmış.
              Bu ebeveynler “edep ya hu” düsturuyla yetiştikleri için, çağalarına da edepli olmanın, her şeyden önemli olduğunu "önce edep" diyerek vurgularlarmış, " her şey olmak kolay da adam olmak zordur" ilkesinden hareket ederek "adam gibi adamlar" yetiştirmişler, bunun sonucunda bir çok bilim adamı ve de iki Cumhurbaşkanı çıkaran, mert ve iyi insanların çoğunlukta olduğu bir şehir olmanın gururunu yaşamışlar...
         
                 Bu şehrin adı Malatya imiş...
                 Onlar ermiş muradına, 
                 Biz çıkalım kerevetine.
                 Selam olsun bu masalın kahramanlarına...
                 Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...

 Selam olsun değerli üstadım Atilla Kantarcıya.

Ne zaman değerlerimizi bileceğiz ve ne zaman değerlerimize sahip çıkacağız bu şehirde hep merak ederim? Neden mi bu şehrin o kadar güzel insanları var ki memleket için kimse bilmeden çaba sarf eden. Sevgili abim Atilla Bey bu İnsanlara örnek teşkil eder bir kişi konumunda yer almaktadır. Bu insanlar kimler mi dersiniz reklam yapmadan sosyal medya da bugün bunu yaptım şurada yazım çıktı demeyen kişiler hemen bir örnek vereyim bu konuda Levent İskenderoğlu ismi Malatya ‘da çoğu kişi tarafından bilinir ama şehrimiz adına yaptığı çalışmalar pek bilinmez UNESCO nedir dersek hepimizin Arslantepe’den bildiği üzere ilimizde yer alan insanlık mirasımız deriz o konuya gelmişken anlatacak neler neler var neler, ne cümleler duydu bu kulaklar Arslantepe UNESCO sürecine daha sora değineceğiz bakalım neler olmuş ama şimdi UNESCO’NUN pek bilinmeyen kısmı somut olmayan yani yazılı görsel aktarıma dayanan bir listesi daha olduğu kısaca SÖKÜM adıyla anılan Somut Olmayan Kültürel Miras listesi bu listede levent Hocamızın katkıları ile Dede Korkut Kültürü ilimiz adına tescillenmiştir lakin kimseler pek bilmez dillendirilmez neden mi çünkü bu şehir hangi değerine sahip çıktı ki etkinlik dahi yapılmadı bu konu üzerine ve ya Darende’nin fahri rehberi doğa bekçisi Sayın Bekir Sözen Bekir Abimiz ÇEKÜL Vakfının Malatya temsilcisi bu şehir için Sayın Bayram Birol Güngör Hocamız ile yaptıklarını söyleme gereği dahi duymazlar bu örnekler ve isimler saydıkça bitmez Malatya’da lakin dillendirilmezler neden çünkü çıkarları için birilerine yalakalık yapmazlar fotolarda toplantılarda ben buradayım demezler biz derler Malatya için ne yaparız derler. Buna karşılık Malatya’mızın güzide yazar ve gazetecileri ne yapar bu kişilerin bırakın isimlerini anmayı sanki yoklarmış gibi davranırlar hatta onlar yapmamış kendiliğinden olmuş izlenimi veririler veya kime yakın olmak isterlerse onların isimlerini yazar reklamını yaparlar yetmez birde açık açık yalan beyanı gerçekmiş gibi yansıtırlar. 


Değerlerimize sahip çıkmazsan biri gelir kendi değeri olarak belirler ve alır götürür sonra Iğdır kayısı bahçelerinin reklamını görürsün doğa turizmi güzergâhlarında veya çok değil daha geçenlerde düzenlendi Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nü ilk alan sanatçı. olan ve New York Times eleştirmenlerine göre "Sihirli Flüt" olarak adlandırılan ünlü virtüöz Şefika Kutluer onbeş yıldır devam eden Uluslararası Şefika Kutluer Festivalini Dede Korkut Oda Orkestrası eşliğinde Ankara’da yapar sende konseri okursun neden mi sen değerine sahip çıkmazsan biri gelir alır.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Atilla Kantarcı
Atilla Kantarcı - 2 ay Önce

Vefa’nın sadece İstanbulda bir semt olmadığını gösterdiniz. Teşekkürler