Bilimsel, pedagojik eğitim ilkelerine ve Anayasa'ya aykırı olduğu için Eğitim-İş olarak 4-6 yaş arası çocuklara Kur’an kursu programını yargıya taşımamız, gericileri rahatsız etmiştir.
Sendikadan ziyade iktidara yakın bir dernek gibi çalışan Eğitim Bir-Sen ve Diyanet-Sen, bizi bağnazlıkla (!), toplum düşmanlığıyla suçlamış, toplumun her muhalif kesimini hedef göstermesiyle tanınan Akit Gazetesi de bizi 28 Şubatçı ilan etmiştir. Bu ithamların saçmalığı, ithamda bulunanlara bakınca anlaşılıyor olsa da bağımsız sendikacılığın ne olduğunu göstermek zaruri hale gelmiştir. Çünkü iktidara yakınlığı dışında albenisi olmayan bu iki kurum ile 'gazete' demenin gerçek gazetelere hakaret sayılacağı Akit Gazetesi, tepkilerine bolca iftira ve kara çalma serpiştirmiştir. Yalanlar ve gerçekleri sıralamak şart olmuştur:
YALAN: Diyanet-Sen, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokol çerçevesinde uygulanan Kur’an kursu programının, Anayasa ile evrensel insan haklarına uygun olduğunu ve bu konuda Eğitim-İş'in yalan söylediğini iddia etmiştir.
GERÇEK: Söz konusu program, Danıştay'a da aksettirdiğimiz üzere Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'nın 2. Maddesi'nde altı çizilen Türkiye'nin Atatürk milliyetçiliğine bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgusu ile söz konusu program bağdaşmamaktadır. Yine Anayasa'nın 42.Maddesi'nde "Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz." denmektedir. Oysa söz konusu program, bu hükümlere aykırıdır. Atatürk ilkeleriyle de, çağdaş bilimle de ilgisi yoktur. Öğretmek, biz öğretmenlerin işiyken, bunu devlet eliyle din adamlarına devretmenin de anlaşılır bir tarafı bulunmamaktadır.
YALAN: Diyanet-Sen, Eğitim-İş'in asıl derdinin Diyanet ile olduğu, MEB'in başka protokollerine Eğitim-İş'in ses etmediğini iddia etmiştir.
GERÇEK: Eğitim-İş olarak MEB'in bugüne kadar, yasal olarak öğretmenlerin yapabileceği eğitimleri, öğretmenler yerine gerici vakıf ve derneklere verdirmek için yaptığı protokollere karşı çıktık ve yargıya taşıdık. Bu hukuk mücadelelerimizin birçoğunda iptal kararı alınmış ve çocuklarımız dernek/vakıf adı altında faaliyet gösteren tarikatlardan bir nebze daha uzaklaştırılmıştır. Diyanet Sen'in buradaki sızlanması "Hadi bizimki yasalara aykırı, e diğerlerine neden ses etmiyorsunuz?" demekten ve diğerlerine ne kadar ses ettiğimizi görmek istememesinden başka bir şey değildir.
YALAN: Eğitim Bir-Sen yetkilisi, Eğitim-İş'in İslamofobik olduğunu, din alerjisine sahip olduğunu iddia etmiş, bu ithamlarla hedef göstermeye çalışmıştır.
GERÇEK: Eğitim-İş olarak bizim din ile değil, dini kendi çıkarları için kullanarak eğitimi bilimsellikten ve çağdaşlıktan uzaklaştırmak isteyenlerle sorunlarımız vardır. Dinin eğitimde araç haline getirildiğinde ne olacağını, FETÖ'nün eğitime, okullara nasıl sızdığıyla tüm toplum görmüştür. Elbette ki daha düne kadar mülakatlardaki torpiller neticesinde yapılan liyakatsiz atamalarla, okul yöneticilerinin yüzde 80'inden fazlasının üyesi olduğu Eğitim Bir-Sen, bu konuyu dert etmemektedir. Toplumda ileride, FETÖ olayında olduğu gibi dinin tarikatlaşmasına tepki oluşacaksa, bu tam da dini ağzından düşürmeyip onu kendi menfaatlerine kullananlar ile kendi tarikatlarını korumak adına başkalarının hakkını yiyenler nedeniyle olacaktır.
Eğitim-İş olarak hatırlatıyoruz: Türk Milli Eğitim Sistemi'ni Düzenleyen Genel Esaslar'ın 2. Maddesi'nde, eğitimin amacına dair der ki: "Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek..."
Biz Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün muasır medeniyetler hedefine inanan eğitim çalışanları olarak, bu maddede bahsedilen ilkelerden geriye düşecek herhangi bir uygulamayı kabul etmedik, etmeyeceğiz. Laiklik alerjisi olan hezeyan sahiplerinin, laik, bilimsel ve çağdaş eğitime yönelik kurduğu karanlık düşler, mücadelemizin ve bilimin ışığında yok olacaklardır. İnanıyoruz ki; yasalar çerçevesinde ve ülkemizin gerçekleri yönünde bir adım attığımızda yandaşlardan gelen bu feveranlar, o adımın doğruluğunun da sağlamasıdır. Dini çıkarlarına alet eden FETÖ taklitçilerine verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı, son derece memnunuz. Yolumuzdan şaşmayacağız.
Güncelleme Tarihi: 14 Haziran 2019, 13:11