Bu soytarılıklara, rezilliklere kim son verecek? 

Zaman zaman yazılı ve görsel medya ile sosyal medyada engelli insanları aşağılayan, küçük düşüren, rencide eden ve onur kırıcı haberler yer alır.
Son zamanlarda ise bu tür haberlerde gittikçe bir artış olduğunu üzülerek görmekteyiz.
İşte bunlardan bir tanesi de düğünlerde ve eğlence ortamlarında çalınan “Seni Gidi Topal” adlı oyunla ilgili görüntülerdir.
Görüntülerde yer alanlar özellikle bedensel ve zaman zamanda görme engellileri taklit etmeye çalışarak abuk subuk hareketlerle oyun oynayarak milleti eğlendirmeye çalışıyorlar.
Youtube video sitesinde oyun adını yazıp aradığınızda karşınıza yüzlerce örnekleri çıkacaktır. Her yöreden, her şehirden oynayan şaklabanları görmeniz mümkündür.
Yaptıkları soytarıca hareketlerin uzaktan yakından ne bedensel, ne spastik, ne zihinsel, ne de görme engellilerle en ufak bir alakası dahi yoktur.
Çirkin hareketlerle soytarılık yaptıkları yetmezmiş gibi birde bazı görüntülerde ise paspal ve döküntü şeklinde kılık kıyafetlerde giyerek işin dozunu gittikçe kaçırdıkları da görülüyor.
Görüntüleri izleyenler, engellilerin paspal ve döküntü kıyafetler kullandığını ve giydiğini sanır.
İşte bu haberleri ve paylaşımları okuduğumuzda ya da izlediğimizde toplum olarak bam telimize basılmış gibi duyarlılık damarımız kabarıyor hemen.
Gazetede okuyorsak veya televizyonda izliyorsak hemen başlıyoruz esip gürlemeye.
Sosyal medyada paylaşımlarda denk gelip görmüşsek hemen sarılıyoruz klavyenin tuşlarına.
Tüm hıncımızı klavyeden alırcasına içimizdeki öfkeyi adeta kusuyoruz.
Ağza alınmayacak küfrün bini bir para dersiniz.
Küfürlerle tam deşarj olamayınca tespih taneleri gibi dizeriz ardı sıra bedduaları.
Tepki gösterenler arasında doğal olarak engelliler olarak bizlerde bulunuyoruz elbette.
Bizlerinde diğer insanlardan kalır yanı yoktur. Hatta fazlamız var eksiğimiz yoktur desek yeridir.
Kendimizi kaptırdığımızda ise bağırıp çağırdığımız ve küfür ettiğimiz yetmezmiş gibi birde onları kendimiz gibi engelli olmalarını dile getiren beddualar ederiz.
Benim üzüldüğüm nokta engellileri oynadıkları oyunda bile küçük düşürerek alay edenlere tepki gösterirken dahi onlara beddua ediyorlar ve “İnşallah kalan ömründe hep böyle çarpık gezer adi yaratık.”, “Rabbim hem oynayanı hem alkışlayanları beter etsin.”, “Bir gün kendisi ya da ailesinden biri engelli olursa o zaman görürüm onu.”, “İnşallah bir gün engelli olurda aklı başına gelir adı vicdansız.”, “Al sana bir beyinsiz daha dilerim tez zamanda o şekle girersin”,  “İnşallah bir gün o taklit ettiğiniz insanlar gibi olursunuz.” gibi sözler söylüyorlar.
Sanki engellilik bir tür cezaymış gibi, kötü bir şeymiş gibi kendimiz gibi engelli olmalarını diliyoruz.
“Başın dururken ayağına taş değmeye” gibi sözlerle beddua etmiş olsalar hadi neyse deriz.
Tam bir trajikomik olay… Engelli olmaları halinde onları cezalandırmış olacağız ya!  
Beddualarımız bile bizleri rencide eden, küçük düşüren, alınarak tepki gösterdiğimiz engelliliğimizle ilgili oluyor.
Güler misin, ağlar mısın?
Tepkinizi kızarak, eleştiri yaparak gösterebilirsiniz. Hatta ortada maddi ya da manevi bir suç unsuru varsa yetkili mercilere şikâyet ederek davacı da olabilirsiniz. Bunlar olması gereken, yapılması gereken doğal olaylardır.
Ancak beddua ederek bizim engelliliğimizle dalga geçildiği, alay edildiği için alınarak tepki gösterdiğimiz engellilikle ilgili bedduada neyin nesi oluyor anlamış değilim.
Engellilikle ilgili beddua edeceklerine başta yetkili mercilere giderek şikâyetçi olsalar çözüm amaçlı adım atılmış olmaz mı?
Duygularını, düşüncelerini ve tepkilerini anlamlı mesajlarla, yazılarla ortaya koyan engelli arkadaşlarımız, dostlarımızda elbette vardı. Bunlardan bir tanesi “Sakatlığa Övgü” ve “Denize Şiir Okumak” kitaplarının yazarı ve aynı zamanda mücadele arkadaşım olan Satı İlen’e aittir.
Satı İlen paylaştığı mesajında “Bu ülkenin atasözlerinde engelliler aşağılanır. Bu ülkenin düğünlerinde ‘seni gidi topal’ türküsü çalınarak eğlenilir, taklidi yapılır. Öyle ya! Sağlam beden ideolojisi sistemin tüm aygıtlarınca yüceltilir. ‘İyi ki kör, topal, spastik değilim’ denilerek kişi kendi ‘sağlamlığını’ kutsar. Eğlenceniz batsın! Elinizin, kolunuzun sağlam olması sizlere engellileri aşağılama, onlarla alay etme hakkı vermiyor! İnsan olun!” diyerek tepkisini ortaya koyuyor.
Diğer bir mesajı paylaşan “Gitmek İçin Gelir Aşk”, “İlle de Hayat”, “Kambur Güvercin” ve “Kendime Engel Olamıyorum Senegal” adlı kitapların yazarı olan Elif Gamze Bozo, “O kadar çok şey yazmak istiyorum ki. Siliyorum tekrar yazıyorum. Engelli olmak (hangi engel grubu olursa olsun yani sakatlık) bir alay konusu ya da ‘inşallah sende engelli kalırsın’ diye yaşanamaz bir durum da değil. Artık sağlamcılık kafası nasıl işliyorsa toplumun bedduası bile engel üzerinden. Toplumun kendi içinde bile ötekileştirdiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu durum gerçekten trajikomik! Toplum ne zaman ki engelli (sakatlık) algısı değişirse, ülkede gerçekten engelli haklarından bahsedilecek.” diyerek duygularını paylaştı.
Görüntülerin yayılmasına öncülük eden “Engellilerle 360 İletişim” ile “360 ̊ Sosyal Liderlik” kitaplarının yazarı ve aynı zamanda mücadele arkadaşım olan Mehmet Kızıltaş ise “Yazıklar olsun! Bir bitmediniz. Engelli bireyleri taklit etmek, alay etmek ne zamandır bir eğlence aracına dönüştü? Bu kepazeliği çekip salonda eğlenenlere de yazıklar olsun. Yazıklar Olsun! Düğünlerde eğlencelerde engelli bireylerin taklit edilmesi ve eğlence aracına dönüştürülmesi bir marifetmiş gibi izlediğiniz bizleri derinden inciten ve üzen bu şarkı her yerden silinmeli ve kaldırılmalı! Bu nasıl kepazelik! Sağlamcı kafanın bir başka örneği! Eğlenceniz batsın. Allah sizi kahretsin. Engellileri taklit etmenin alay etmenin neresi mutluluk ve eğlence bana anlatır mısınız? Bu türkü çalınca ne oluyorsa şirazeleri kayıyor insanların. @TC_icisleri “seni gidi topal” türküsü yasaklansın. Engelliler ve ailelerini kimse incitemez!” diyerek tepkisini gösterdi.
Bu arkadaşlar gibi daha onlarcası olaylar karşısında hissettikleri duygularla tepkilerini ortaya koydu. Asıl tepki koyması gereken engellilerle ilgili federasyon ve konfederasyonlardan ise herhangi bir açıklamanın olduğunu ya da girişimde bulunulduğunu tespit edemedim.
Bu arada şikâyet demişken bundan tam 16,5 yıl kadar önce 17 Mart 2004 tarihinde Hürriyet’in internet sitesinde “TBMM’ye ‘Topal oyun havası’ şikâyeti” başlığı ile yer alan habere göre böyle bir şikâyetin gerçekleştiğini anlıyoruz.
Haberde “Burdur'un ‘topal’ adlı anonim oyun havası, TBMM Dilekçe Komisyonu'na şikâyet konusu oldu. Komisyona mektup yazan Celal Öztürk, Oğuz Yılmaz tarafından klibe çekilen türkünün özürlü vatandaşları rencide ettiğini savunarak yayından kaldırılmasını istedi. Öztürk, duygularını şöyle dile getirdi: “Davranışları, sarhoş da olmaları sebebiyle aşağılayıcı ve hakarete varan tarzdaydı. O an bulunduğum durum çok zordu. Çok utandım. Modern toplumlarda yeri olmayan bu tip olayların önlenmesinde sizlere büyük sorumluluk düştüğü muhakkak. Bu tür kliplerin her yayınlanışında büyük bir eziklik hissediyorum.” RTÜK Başkanı Fatih Karaca imzasıyla TBMM'ye gönderilen yazıda şikâyetin incelendiği belirtilerek şu bilgi verildi: “Topal türküsünün Burdur yöresinin anonim bir oyun havası olduğu ve ‘söz çakma' (sözsüz melodilere doğaçlama söz yazma anlamında kullanılıyor) tabir edilen usulle söz yazıldığı ve genellikle düğünlerdeki eğlenceler sırasında çalınıp söylendiği belirlenmiştir.” şeklinde bilgiye yer verilmiş. Bu açıklama dışında ise herhangi bir bilgi bulamadım.
Geçtiğimiz yıllarda da zaman zaman tepki gösterilen bu oyunun yasaklanması amacıyla bu defa www.change.org sitesinde imza kampanyası da başlatılmış bulunuyor. Sizlerde bu oyunun yasaklanması için imzanızla destek vermek isterseniz sitede “Seni Gidi Topal” diye aradığınızda kampanyayla ilgili sayfa çıkacaktır. 
Sözün özü olarak, 25 Nisan 2013 tarihinde kabul edilen ve 3 Mayıs 2013 tarih ve 28636 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6462 Sayılı “Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile resmi mevzuatlarda sakat ve özürlü kelimelerinin kullanımını kaldıran siyasi iktidarlara seslenmek istiyorum.
Bu kelimeleri kaldırmakla sorun bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Atasözleri ve deyimler başta olmak üzere türkülerde, şarkılarda, dizilerde, kitaplarda yazılı ve görsel tüm medya organlarında o kadar çok ayrımcı, ötekileştirici ve küçük düşürücü kelimeler ve uygulamalar var ki, işte bunları da kaldırmadığınız sürece kanun çıkarmanız ve kelimeleri değiştirmeniz bir şey ifade etmeyecektir.

YORUM EKLE