Bütçe görüşmelerinde konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, AK Parti’yi sert sözlerle eleştirdi.
‘ÜST AKIL, DIŞ GÜÇLER, KUDÜS KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR’ DİYİP DOLANDIRDI
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba; “Çiftlik Bank olayı. 26 yaşında, hiçbir eğitimi olmayan, geçmişte ciddi bir iş yapmamış, her yanından hinlik akan biri 10 binlerce insanı kandırarak, milyonlarca lira dolandırarak yurt dışına kaçtı. Bu kişinin dili dil değil, sözü söz değil, aklı akıl değil, tipine bakınca ne olduğunu hemen anlıyorsunuz. Ama bir özelliği var, anahtar kelimeleri iyi öğrenmiş. Ne diyor bu çocuk çiftlik açarken? “Dış güçler.” Ne diyor? “Üst akıl.” Ne diyor? “Kudüs kırmızı çizgimizdir.” Ne diyor? “Faiz lobisi.” “Abdülhamit Han.” diyor. Ne diyor? “Fatih’in İstanbul’u aldığı yaştasın.” diyor. Bunlar kutsal sayılan ya da önemli bir kesimin inandığı değerler ve isimler. Bu tosuncuk “Ben bu kelimeleri bolca kullanırsam, cümle içerisinde sıkça geçirirsem fakir fukaranın saf duygularını kullanıp istismar ederim.” diyor. “İnsanların bir hayalini meçhulün peşine takıp varını yoğunu, geleceğini elinden alabilirim.” diyor. Bu tosuncuk diyor ki: “‘Dış güçler’ deyip otuz yıl hamallık yapmış, sırtı kambur, eli nasır Mehmet amcanın kefen parasını elinden alabilirim.” diyor. Bu tosuncuk “‘Üst akıl’ dersem insanlar buna inanıp güvenir, yirmi beş yıllık Fatoş hemşirenin emekli ikramiyesini alabilirim.” diyor. Bu tosuncuk “‘Kudüs kırmızı çizgimizdir.’ diyerek çoluğu çocuğuyla bahçesinde kayısı yetiştiren Malatyalı Mustafa dayının güvenini kazanabilirim.” diyor”dedi.
BU DÜZENİN ADI TOSUNCUK DÜZENİDİR
“Bu bütçeye bir isim bulmak istersek hiç kuşkusuz yakışacak en iyi isim ‘tosuncuk bütçesi’dir” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba, “Bu bütçenin ismi “tosuncuk bütçesi”, bu düzenin ismi de “tosuncuk düzeni”dir. Çünkü bu iktidar ve siyasi anlayış yıllarca anahtar kelimeleri ve halkın kutsal saydığı manevi değerleri kullanarak, “üst akıl, dış güçler, Rabia, Kudüs” diyerek insanları sömürdü. Vatandaş borç batağında sürünürken “faiz lobisi” denildi, insanlar sömürüldü. Bu ülkenin millî fabrikaları yabancılara satılırken “dış güçler” denildi, saman ithal edilirken “üst akıl” denildi. “Tarihin en büyük özelleştirmesi” adı altında Türkiye talan edilirken yani Türk Telekom Araplara peşkeş çekilirken “ümmetimiz” denildi. Bu nedenle bu bütçenin ismi “tosuncuk bütçesi”dir. Bu dönemde dolandırıcılar, milletin, devletin malına konanlar zengin olurken üretenler yoksullaştı, emekçi yoksullaştı, çiftçi yoksullaştı” iddiasında bulundu.
SÜLÜN OSMAN; ‘BUNLAR BENİ GEÇTİ’ DİYORDUR
Ağbaba, “ Sülün Osman, Anadolu’dan, Konya’dan Kayseri’den İstanbul’a gelen fakir fukaraya köprü satmasıyla meşhurdu. Siz Konya’daki, Kayseri’deki hiç İstanbul’a gelmemiş ve gelme ihtimali hiç olmayan vatandaşa hiç geçmediği köprünün geçiş ücretini ödettiniz ve hiç gitmediği, hiç binmediği havaalanında “yolcu garantisi” adı altında para ödettiniz. Sülün Osman sizi görse “Bunu ben niye düşünmedim? Bunu niye ben akıl edemedim?” derdi. Eminim ki sizi bir yerlerden izliyorsa Sülün Osman size imreniyordur, “Bunlar beni geçti.” diyordur.” İfadelerini kullandı.
SELÇUKLU’NUN, OSMANLI’NIN KURULDUĞU TOPRAKLARDA KORKU İMPARATORLUĞUNU KURDUNUZ
“Eskiden bunlar münferit olaydı, sizin döneminizde olağan oldu. Kimi zaman emekli bir bürokrat, kimi zaman bir üniversite hocası dolandırılıyor. Artık insanlar dolandırılma korkusundan tanımadığı telefonları açmıyor.” ifadeleriyle konuşmasını sürdüren CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “ Öğretmenler atanamazken, mühendis iş bulamazken dolandırıcılar işten başını kaldıramıyor. Vatandaş huzursuz, insanlar dolandırılmaktan korkuyor, bir gecede yoksullaşmaktan korkuyor, iftiraya kurban gidip tutuklanmaktan, işten atılmaktan, pasaportuna el konulmasından korkuyor, malına mülküne el konulmasından korkuyor, dünyanın en güvenli ulaşım araçlarından olan trene binmekten korkuyor sayenizde. Askerdeki çocuğunun yediği yemekten zehirlenmesinden korkuyor analar. İnsanlar şiddete, tacize uğramaktan korkuyor. Karikatürist çizmekten, gazeteci yazmaktan, spiker sunmaktan korkuyor. Oyuncu senaryodan, şarkıcı şarkı söylemekten korkuyor.2018 yılında Asya ile Avrupa’nın birleştiği noktada, Baharat Yolu ile İpek Yolu’nun kesiştiği bu coğrafyada, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın kurulduğu bu topraklarda siz dünyanın en büyük ve en kötü korku imparatorluğunu inşa ettiniz, kurdunuz.” iddialarında bulundu.
SENDİKASI, ODASI, HOCASI KORKUYOR
Ağbaba; “Avrupa birbirini boğazlarken, insanlar asılırken Anadolu topraklarında, dünyanın hiçbir coğrafyasında olmayan insanlar bu topraklara hoşgörü tohumları ektiler. “Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil.” diyen Yunus Emre’nin, bir elinde ceylanı, bir elinde aslanı barış içerisinde yaşatan Hacı Bektaş Veli’nin; “İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, yine de gel.” diyen Mevlana’nın yetiştiği bu topraklarda siz tarihin en hoşgörüsüz, en kibirli iktidarı oldunuz. 14 yaşındaki çocuğun annesini yuhalatacak kadar. Bir cumhurbaşkanı düşünün ki gazetecileri teker teker tehdit ediyor, “Mandalina mısın, portakal mısın?” diyor. “Sokağa çıkamayacaksın.” diye Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit ediyor. 15 yaşındaki çocuk, sosyal medya paylaşımlarından cezaevinde yatıyor. “Gazetecilik suç değil.” diye yazan üniversite öğrencisi tutuklanıyor. Sizin iktidarınızda insanlar serseri bir kurşunun hedefi olmaktan korkuyor. Çünkü ülkenin başında gazetecileri, siyasileri tehdit eden, “Patlatırlar enseni.” diyebilen bir cumhurbaşkanı var.Bu nedenle, yaratmaya çalıştığınız ülkenin, dönemin hissine bir isim vermek gerekirse o isim de korkudur. Korku cumhuriyetini yarattınız, bundan da utanmalısınız. Sendikası korkuyor, odası korkuyor, hocası korkuyor.” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’NİN BÜTÜN KENTLERİNİ BİRBİRİNE BENZETTİNİZ
Veli Ağbaba; “Bütçenin ismi “tosuncuk bütçesi” ülkedeki en büyük his korkuysa bu dönemin renginin ismiyse gridir. Dış güçler, faiz lobisi diyerek satılan bütün fabrikaların yerine Katar’ın, Suudi’lerin, Hollandalıların gri gri AVM’lerini, rezidanslarını yükselttiniz. Türkiye’nin bütün kentlerini birbirine benzettiniz. Türkiye’nin rengi gri, maalesef yeşil alanlarda da gri gri binalar yükseliyor” dedi.
BİR TARAFTAN SIVASIZ PENCERESİZ ŞEHİT EVLERİ, DİĞER TARAFTAN 1.100 ODALI SARAYLAR
Ağbaba; iddialarını “Bir tarafta su faturasını ödeyemediği için gözaltına alınan 81 yaşındaki yoksul kadın, bir yanda 4 bin liralık çayla, ejder meyvesiyle 1.100 odalı saray. “Nereden nereye geldik.” deyince bunlar akla geliyor. Bir taraftan sıvasız, penceresiz şehit evleri, diğer taraftan 1.100 odalı evin yetmeyip 400 odalı yazlık saray inşası. İşte, sizin iktidarınız, AKP’nin özeti bu. Tarifi ise savurganlık, şatafat ve gösteriş. Dünyanın en büyük ekonomisi Almanya’da makam aracı sayısı 11 bin, dünyanın en büyük otomotiv üreticisi Japonya’da makam aracı sayısı 28 bin, Türkiye’de ise tam 120 bin araç var” sözleriyle sürdürdü.
3 METRELİK BEZİN HESABINI VEREN CUMHURBAŞKANI..
Ağbaba, AKP’lilere dönerek “Nereden nereye geldik.” diyorsunuz ya… “dedikten sonra 3 metre bezin faturasını iddialar üzerine çıkarıp gösteren İsmet İnönü’yü örnek gösterdi ve ayakkabı kutuları içinde para çıkan bir döneme gelindiğini söyledi. Ağbaba, “1’inci Cumhurbaşkanı bir ağaç için köşk taşıtırken son Cumhurbaşkanı 15 bin ağaç keserek kendine bir saray inşa ediyor. Sadece siyasete, ekonomiye değil sanattan kültüre her alanda yozlaşmanın kitabını yazdınız.Hulusi Kentmen’den Polat Alemdar’a geldiniz; Ruhi Su’dan, Neşet Ertaş’tan, Mahzuni’den Yavuz Bingöl’e geldiniz; Kemal Sunal’dan Şafak Sezer’e geldiniz. Atatürk’ün Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekci’den, fesliyi ziyaret eden bir Diyanet İşleri Başkanına geldiniz. Kalemini hiç kimseye satmayan, iktidara kiraya vermeyen gazetecilerden, önce FETÖ’ye yalakalık yapıp sonra AKP’nin yalakalığını yapan “Gezicileri asın” diyene geldiniz ”dedi.
BİR TARAFTA CAHİT ARF, DİĞER TARAFTAN DEVE SİDİĞİ ŞİFADIR DİYENLER
“Kendisiyle dalga geçen karikatürleri odasına asan Özal’dan, kendine muhalif herkesi susturmaya çalışan bir Cumhurbaşkanına geldiniz” diyen Ağbaba; “Mimar Sinan’ın yaptığı muhteşem cami ve eserlerden, ucube binaları Türkiye’nin her yanına diken bir mimariye geldiniz. Arf Teoremi’ni yazan ünlü matematikçi Cahit Arf’tan “Deve sidiği şifadır.” diyen akademisyenlere geldik. Dünyaca ünlü akademilerden, bilim adamlarından “Kadın eli tutmak ateş tutmaktır.” diyen rektör bozuntularına geldik. “Barış” diye muhalif olan akademisyenleri ihraç edip “Cep telefonunu Hazreti Nuh, Google’u Abdülhamit buldu.” diyen meczuplara geldik. Metin Oktaylardan, Lefterlerden silahla mekân basan yandaş futbolculara geldik. Sanatta, sporda, gazetecilikte ilkelerden, değerlerden yalakalığın, yandaşlığın hâkim olduğu bir döneme geldik. Andımız’ı İmralı’nın emriyle kaldıran anlayıştan milliyetçiliği, Türklüğü kimseye kaptırmayan bir siyasette ittifak kuran bir anlayışa geldik. Baskıcı, tek tipleştirici, Atatürk’e, ülkenin kurucu değerlerine karşı içinde bulunmaktan onur duyduğum Gezi isyanına “darbe” demeye geldik. Saydığım bu sebeplerle, bu düzenin adı “tosuncuk düzeni”dir, bu bütçenin ismi “tosuncuk bütçesi”dir, bu düzenin ismi “korku”dur” şeklinde konuştu.
FETÖ’NÜN ŞEHİT ETTİĞİ 249 KİŞİNİN KANINDA SİZİN DE SORUMLULUĞUNUZ VAR
Ağbaba konuşmasının sonunda; “Bir şeye daha geldik: “Hoca efendi hazretleri”, “hoca efendi”den FETÖ’ye geldik. Bu kulis imamı daha önce ne diyordu? “Hoca efendi hazretleri”. Burada FETÖ’yle resim çektirmeyen, eteğinden tutmayan bir tane AKP’li var mı? Hodri meydan diyorum. FETÖ topçuda var, popçuda var, baklavacıda var, börekçide var; nerede yok? AKP Grubunda. Hadi oradan. Hodri meydan, gelin verelim araştırma önergesini, kim geçmişte FETÖ’nün değirmenine su taşımış, kim okulunda okumuş, kim türban takıp fotoğraf çektirmiş, kim önünde diz çökmüş bir bakalım. Ne diyordunuz? “Hoca efendi hazretleri”. Ne diyorsunuz? “Bu hasret bitsin. Ne istedin de vermedik.” diyordu, geldiniz buraya. FETÖ’nün katlettiği 249 şehidin kanında sizin sorumluluğunuz var” dedi.
AKP GRUP BAŞKAN VEKİLİNİN YANITI
Ağbaba’nın konuşmasının ardından AKP Grup Başkan vekili Cahit Özkan kürsüye gelerek Ağbaba’ya cevap verdi.
TBMM tutanaklarına Özkan’ın konuşması ve tartışmalar şöyle geçti:
“CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu kısa konuşmada hangi bir cümleye, hangi birine cevap vereyim, onu bilemiyorum. Ancak, özellikle “korku imparatorluğundan” ve “dış güçler” adı altında üretilen o yaygaradan cevap vermek istiyorum.
ATİLA SERTEL (İzmir) – FETÖ’ye gel, FETÖ’ye gel.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, biz Gezi kalkışması olduğu zaman “dış güçler” dedik, “Soros var.” dedik, “Şu var.” dedik, “Yok.” dediler.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Televizyonlarda savunucusuydun FETÖ’nün.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Biz bunu hiçbir şekilde kabul etmiyoruz.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Bütün televizyonlarda FETÖ’nün savunuculuğunu yaptın yıllarca.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – MİT krizi oldu “Dış güçler.” dedik, “FETÖ.” dedik ve maalesef, MİT Kanunu değişikliği yapılırken yanımızda bulamadık.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Yıllarca FETÖ’nün savunuculuğunu yaptın, yıllarca.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, konuşmacıyı izleyelim lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – 17-25 Aralık oldu, şantaj ve montaj kasetlerini grup toplantılarında gördük.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Yıllarca FETÖ’nün savunuculuğunu yaptın televizyonlarda, herkes biliyor.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Anıtkabir’de “Ordu göreve.” dendi, derin ve paralel yapıların operasyonunu anlattık ancak yapayalnız kaldık.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Yıllarca FETÖ’yü savundun televizyonlarda.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Ha, 15 Temmuz oldu, ne dediler? Dediler ki: “Bu, bir tiyatro.” Kimin dediğinizi biliyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – FETÖ’yü anlat, FETÖ’yü.
ATİLA SERTEL (İzmir) – FETÖ’yü anlat, FETÖ’yü savundun yıllarca, FETÖ’cüsün sen!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Şaşırdık mı? Asla ve asla şaşırmadık.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Fetullah Hoca’ya yıllarca yağ çektin sen, yıllarca.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Neden şaşırmadık, biliyor musunuz? O 27 Mayıs darbecilerinin, o ihanetin milletin adamı Adnan Menderes’i idama götürürken arkasından yapılmış darbeyi yirmi yıl Hürriyet Bayramı olarak, devrim bayramı olarak kutlattınız.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Yıllarca FETÖ’yü savundun sen, yıllarca.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Onun için bizler yapılmamış, teşebbüs hâlinde kalmış, gayretlerimizle püskürtülmüş darbelere “darbe” diyemeyeceğinizi biliyoruz.
Onun için, bakınız: “Ne istediler de vermedik?” Söyleyeyim mi?
ATİLA SERTEL (İzmir) – Yıllarca FETÖ’yü savundun, yıllarca.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – FETÖ elebaşısı Pensilvanya’dan dedi ki: “Şefaat hakkım olsaydı filana verirdim.” Sizler biliyorsunuz… Ama hamdolsun bütün bedduaları başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu ittifaka, milletin yerli ve millî siyasetine yaptılar. Onun için, biz neyi vermedik, biliyor musunuz? Devleti vermedik ve bedduayı hak ettik hamdolsun.
…
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, FETÖ’yle ilgili ne oldu, ne bitti, buna ineceksek 1960’tan sonrasını, o darbe süreçlerini alacağız, bugüne getireceğiz.
2002 öncesi, sonra 1957, 1956, 1955 değil, ta 1940’lara kadar bu ülkede FETÖ’nün ne yaptığını Necip Hablemitoğlu “Köstebek” isimli kitabında tek tek anlatmış.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Öldürttünüz, öldürttünüz, onu öldürttünüz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – 15 Temmuzda, 17-25’te bu millete o ihaneti gerçekleştiren yargı ve bürokrasinin -Silahlı Kuvvetler içerisindeki ihanet odaklarının gerçekleştirdiği saldırılar da- ne zaman kadrolara alındığına bakmak lazım. Ama gerçeğe bakalım. (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sizin zamanınızda, sizin zamanınızda. Yazıklar olsun!
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Hani, 2011, MİT krizi oluyor, 2012’de, efendim, yine özel yetkili mahkemelerle kumpaslar oluyor, Gezi oluyor, 15 Temmuz oluyor, bunlara inanmıyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sizin zamanınızda… Ne kadar paşa varsa albaylar paşa oldu, albayları paşa yapan sizsiniz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, şurada bir fotoğraf gösteriyorum, dikkatlerinizi celbederim. Bakınız, bu ülkede AK PARTİ’ye kumpas oldu, siz ciddiye almadınız, diğerleri oldu. Ama şu fotoğrafta Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu ne zaman gidip Samanyolu’na ve Zaman gazetesine destek oluyor biliyor musunuz -biraz daha mikrofona yaklaşayım- ne zaman biliyor musunuz? Bunun tarihi 21/10/2015. Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinden Ergenekon ve Balyoz sanıklarının milletvekili seçilmesine rağmen onların FETÖ kumpası olduğu yargı kararlarıyla sübut bulmasına rağmen ondan sonraki tarihte Sayın Kılıçdaroğlu gidip Zaman gazetesine destek veriyor. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakınız, yine, 19 Mart 2014, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, ihanet kabak gibi ortadayken, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri Tuncay Özkan, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın FETÖ kumpasına yani Samanyolu televizyonunun, Zaman gazetesinin kumpasına mağdur gittiği tespit edilmesine rağmen gidip o televizyonda propaganda yapıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika daha ilave edeyim, siz tamamlayın Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Yine, aynı şekilde, bakınız, Can Dündar’ı çok savunuyorsunuz, Gezi’yi savunuyorsunuz, tarih nezdinde 27 Mayısçılara destek olanlar nasıl milletimizin ezeli ve ebedi düşmanlığını kazanıyorsa burada da dikkat edin, aynı sıkıntıyla karşı karşıya kalmayın. Can Dündar’ın yazdığı bir kitap var, “Ergenekon” okuyun o kitabı, tekrar tekrar okuyun; o kitabın, başından sonuna yine FETÖ propagandası olduğunu göreceksiniz. Siz Can Dündar’a ve o MİT tırlarıyla ilgili kumpası gerçekleştirenlere “adalet yürüyüşü” gerçekleştirdiniz. Ne zaman? Ta, 15 Temmuzdan sonra. Demek ki büyük fotoğraf ortada.
Biz “Ne istediler de vermedik?” dedik. Ne anlama geliyor biliyor musunuz? Eğer işiniz eğitimse, çocuk yetiştirmekse biz bu ülkede herkesin önünü açarız ama devleti istiyorsanız orada, sizin bulunduğunuz inde başınıza o mağaraları ve ini geçiririz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan sonra da bunu yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Biz o Pensilvanya’daki hainin bedduasını kazandık, o şefaate mazhar olanları da milletimizin takdirine havale ediyorum.”
AĞBABA TEKRAR SÖZALDI
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Özkan’ın ardından tekrar kürsüye çıkarak bir konuşma daha yaptı.
Ağbaba’nın sataşma gerekçesiyle söz alıp yaptığı konuşma şu şekilde;
“15 Temmuzda devleti vermediniz ama devleti FETÖ’ye siz teslim ettiniz. Sızma falan yalan, devleti tamamen teslim ettiniz. 81 ilin emniyet müdürünün 74’ü FETÖ’cü. Meclisi bombalayanların çoğu sizin ya arkadaşınız ya kardeşiniz ya akrabanız ya yeğeniniz. Fakir fukara Bank Asyanın önünden geçti diye meslekten atıyorsunuz, sizin Genel Başkan Yardımcınızın kardeşi bu Meclisi bombalıyor, onu büyükelçi yapıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda FETÖ’yle veya FETÖ’cülerle el sıkışmış bir tek adam bulamazsınız. Hodri meydan diyorum, hodri meydan! Gelin, siyasette FETÖ var mı yok mu, hep beraber araştıralım. “Ayakkabı kutuları yalan.” dediniz mi şimdiye kadar? Rüşvet yalan mı? Rıza Sarraf’ı millî kahraman yaptınız. Türk Bayrağı’nın önünde Rıza Sarraf’ı konuşturdunuz siz. Rıza Sarraf’ı millî kahraman yaptınız!”
“Darbecinin büyüğü sizsiniz, darbeden büyüdünüz” diyen Ağbaba; “ 12 Eylülde Kenan Evren’in büyüttüğü çocuklarsınız siz! 28 Şubatın ürünüsünüz siz! Bugün, sizin kimyanızı bozan, Gezi Türkiye’nin isyanıdır. Gezi, bütün dünyaya Türkiye’nin birden büyük olduğunu göstermiştir. “Türkiye’de sadece Tayyip Erdoğan yoktur.” demiştir. O Gezi’ye AKP’li çocuklar, MHP’li, HDP’li, İyi Parti’li bütün gençler katıldı. Gezi, sizin tek adamınıza karşı, Gezi, diktatörlüğe karşı isyandır, o isyanın arkasındayız, o isyanın yanındayız. “FETÖ” deyince kimyanız bozuluyor, bozulmakta da haklı. Kimin FETÖ’cü olup olmadığına bakmak lazım. CHP grubunda Tuncay Özkan var, Mehmet Ali Çelebi var, milletvekili olmuş, bu grupta İlhan Cihaner var, Mehmet Haberal var. Bu grupta Balbay var. Balyoz davasından yargılanan Mehmet Ali Çelebi var”dedi.
“Kim FETÖ’yü, kim Balyoz’u desteklemiş, kim Ergenekon davalarını desteklemiş, kim Odatv davalarını desteklemişse o FETÖ’yle iş birliği yapmıştır” diyen Ağbaba, “Bizler 2011, 2012 yıllarında Ergenekon’da, Silivri’de cezaevi duvarlarını yıkarken, siz bize “darbeci” diyordunuz, “darbeci!” O nedenle, bir daha haddinizi bilin, konuşun! Bu grup, sizin sayenizde yazar oldu, yazar. Bize kitap yazdırdınız, kitap! Bak, bak, burada ne yazıyor? “Balyoz Kumpası.” Siz, o zaman Balyoz’a “darbe” diyordunuz. Özgür Özel, Nurettin Demir, Muharrem Erkek’le birlikte, Hasdal’da, Hadımköy’de, Maltepe’de, Mamak’ta Balyoz’un kitabını yazdık. Bu Balyoz davasının savcılarını atayan sizsiniz, hâkimlerini atayan sizsiniz, eğer Balyoz’u FETÖ yaptıysa, onun suç ortağı da sizsiniz” şeklinde konuştu.
Veli Ağbaba; “ “Adalet Yürüyüşü”, bu memleketin onurunu kurtaran, dünyaya karşı, dünyada Türkiye’nin onurunu, gururunu kurtaran önemli bir harekettir. Bütün dünya, Türkiye’nin, bir adamın eline teslim edildiğini sanarken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde, sağcı, solcu, MHP’li, HDP’li, AKP’li herkes diktatörlüğe karşı yürüdü. Dünyaya haykırdı! “Türkiye birden büyüktür. Türkiye’de hâlâ demokrasiyi, insan haklarını, barışı, özgürlükleri savunan milyonlar var.” dedi. Tek adamlığa karşı “adalet yürüyüşü” gerçekleşti. O “adalet yürüyüşü”nü gerçekleştirmesinin sebebini biliyorsunuz. Türkiye’de, 16 Nisanla birlikte değişen rejimde size karşı yürüdük, bundan sonra da sizin hukuksuzluğunuza karşı yürümeye devam edeceğiz.” dedi.