AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık, Dünya Nüfus Günü dolayısıyla TBMM’de bir konuşma gerçekleştirdi.
Çalık, TBMM'de şöyle konuştu:
“1989 yılında dünya nüfusunun 5 milyara ulaşmasıyla birlikte, dünyadaki nüfus kaynaklı sorunlara dikkat çekmek amacıyla 11 Temmuz, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından Dünya Nüfus Günü olarak ilan edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından ilk defa 1994 yılında Kahire’de Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı toplanmıştır.
2012 yılında İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız konferans bu yıl Kasım ayında Kenya Nairobi’de toplanacak; dünya nüfusunun geleceğiyle ilgili analizler yapılacak, sorunlara çözüm yolları aranacaktır.
Nüfus, bir devleti oluşturan ve bir devletin varlığının sürdürülmesinde en önemli etkenlerden biridir.
Özellikle yaşlı nüfusuyla gelecek kaygısı yaşayan Avrupa’nın çabalarına bakıldığında konunun ehemmiyeti daha net anlaşılmaktadır.
Nüfusun dünya siyasetinde bir güç unsuru olduğu gerçeğinden yola çıkarak ülkemizin bu açıdan zafiyet gösterme lüksü asla bulunmamaktadır.
Uzun yıllardan bu yana nüfus verilerine baktığımızda ülkemizin genç nüfus oranının kademeli olarak azalmaya, yaşlı nüfus oranının ise artmaya başladığını görmekteyiz.
Ülkemizde 1970’lerin ortasında 4,33 çocuk olan toplam doğurganlık hızı, yıllar içinde azalma eğilimi göstererek 2018 yılında 1,99 çocuğa kadar gerilemiştir.
Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan, altın oranı ifade eden 2,10’un altında kaldığını maalesef göstermektedir.
Genç Nüfus oranımız 2002’de %20,5 iken 2018’de %16,3’e düşmüştür.
Nüfusumuzun ortanca yaşı 2002’de 26,4’ten 2018 yılında 31,7’e yükselmiştir.
En dikkat çekici verilerden biri olarak yaşlı nüfus oranımıza baktığımızda ise ;
2002’de %6,7
2014’te %8 olan yaşlı nüfus oranımızın
2018’de %8,8’e çıktığını görüyoruz.
Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranımız 2023’te %10’un üzerine çıkacak ve ülkemiz “çok yaşlı toplumlar” statüsüne girecektir.
Bizler, bu tehlikenin farkındayız. Ve nüfus konusunda adımlarımızı bu doğrultuda atmaktayız.
Sosyal Politikalarda, sağlıkta, ekonomide, eğitimde atmış olduğumuz adımların tamamı birer reform niteliğindedir.
Yapmış olduğumuz çalışmaların yanı sıra özellikle siyasi ve ekonomik istikrarı sağlarken, demografik istikrarı sağlamak için de büyük gayret sarf etmekteyiz.
Nüfus artışını teşvik eden politikalarımızın yanı sıra anne-bebek sağlığına ilişkin attığımız adımlarla, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri çalışmalarımızla dünyada ses getirmekteyiz.
Şöyle ki;
Doğum öncesi bakım hizmeti alan kadınlarımızın oranını %70’lerden %99’a,
Sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğum oranını %75’lerden %99’lara çıkardık.
Sağlık sigortası kapsamını %70’ten %99,7’ye çıkardık.
Bu ve buna benzer çalışmalarımız sonucunda son 17 yılda;
Bebek ölüm oranını binde31,5’ten binde 6,7’ye;
Anne ölüm oranını yüzbinde64’ten yüzbinde 14,7’ye düşürdük.
Bu rakamlarla ülkemiz, dünyada anne bebek ölümlerine karşı en hızlı ilerlemeyi sağlayan ülke konumuna gelmiş ve dünyaya örnek olmuştur.
Genç, üretken ve dinamik nüfus; büyümenin, sürdürülebilir kalkınmanın ve sosyal refahın anahtarını elinde taşımaktadır.
Almanya, İtalya, Fransa, İsveç, İsrail gibi ülkeler yaşlanan nüfuslarını dinamik hale getirmek için çok ciddi ve keskin nüfus artış politikaları uygulamaktadır.
Bizim de geleceğimiz için genç ve üretken nüfusun önemini çok iyi anlamamız, etkin nüfus politikalarını desteklememiz gerekiyor.
İstikrarlı bir nüfus politikası oluşturmanın temel yolu doğurganlık hızını 2,1’in, yani altın oranın üstüne çıkarmaktan geçmektedir.
2000’li yıllarda; gelişmiş ülkeler doğurganlık hızlarının 2,10’nin altına düştüğünü görünce acil tedbirler almış; direkt, etkin nüfus politikaları uygulayarak bu seviyeyi 2,10’nin üzerine çıkarmayı başarmışlardır.
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra izlenen doğurganlığı teşvik edici politikalardan otuz yıl sonra vazgeçildiğini görüyoruz.
1950’lerden günümüze kadar doğurganlık hızlarında belirgin bir düşüş olduğunu; bu düşüşün özellikle 1970’li yıllarda ivme kazandığını; neticede otuz yılda yüzde 61’lik bir azalma olduğunu görüyoruz.
Hükûmet olarak çok ciddi manada nüfus artışıyla ilgili teşvik edici politikalar izliyoruz.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın her zaman dediği gibi ailelerin “en az 3 çocuk” sahibi olmaları gerektiğini söylüyoruz.
Bütün bilimsel analizler ve istatistikler, bu önerinin Türkiye’nin genç nüfusunu korumak için ne derece değerli olduğunu açık bir şekilde ispatlamaktadır.